
Yunusemre Belediyesi’nde çalışan memurlar iş bıraktı. Yunusemre Belediyesi’nde 150 üyesi bulunan ve yetkili sendika olan Bağımsız Yerel Hak-Sen, belediye önünde basın açıklaması yaptı. Bağımsız Yerel Hak-Sen Genel Başkanı Yavuz Toptaş, memurların hakları verilmediği takdirde iş bırakma eylemlerini sürdüreceklerini belirtti.
Toptaş, “Bağımsız Yerel Hak-Sen olarak; %100 Memurun arka bahçesi olma ilkemiz doğrultusunda, bugün burada Yunusemre Belediyesi’nde görev yapan Devlet Memurlarımızın yaşadığı mağduriyetleri dile getirmek ve hem üyemizden hem de yasalardan aldığımız yetki ve sorumlulukla bu basın açıklamasını yapmak zorunluluğu doğmuştur. Bağımsız. Yerel Hak-Sen olarak; kamu görevlilerimizin hak ve menfaatlerini savunmayı sadece sendikal bir görev değil, ahlaki, vicdani ve hukuki bir yükümlülük olarak görüyoruz. Bu sorumluluk bilinciyle, Yunusemre Belediyesi’nde görev yapan memurlarımızın Sosyal Denge Tazminatı hakkını alabilmek için aylardır kararlılıkla mücadele ediyoruz. Süreç nasıl başladı? Yunusemre Belediyesi ile daha önce imzalanan sosyal denge sözleşmesi, Nisan 2025 tarihinde sona ermiştir. 15 Mayıs 2025’te gerçekleşen yetkili sendika tespit toplantısı sonrası, 27 Mayıs 2025 tarihinde Belediyeye, 4688 sayılı kanunun sendikamıza tanıdığı yetki çerçevesinde sendikal hakkımızı kullanmaya yönelik olarak resmi talebimizi içerir yazımızı ileterek yeni sözleşmenin imzalanması için süreci başlattık. Ancak Ne yazık ki süreç bilinçli bir şekilde ilerletilmemiştir. Bağımsız Yerel Hak-Sen olarak, Manisa Yunusemre Belediyesi nezdinde yürüttüğümüz tüm iyi niyetli girişimlerimize ve defalarca gerçekleştirdiğimiz görüşmelere rağmen, olumlu anlamda somut hiçbir adım atılmamıştır. Her toplantımız, aşamalar itibariyle Belediye Başkan Yardımcısı Sayın Ali Kuyumcu’nun birbirini tutmayan, çelişkili ve gerekçeden yoksun açıklamalarıyla sonuçsuz kalmıştır. Sayın Kuyumcu, ne yazık ki memur ve işçi kavramlarını dahi birbirinden ayırt edememekte; devlet memurlarını, düz ve vasıfsız işçi gibi her alanda ve memurun kadro görevleri dışında dahi çalıştırabileceğini zannetmektedir. Bu yaklaşım tarzı yalnızca hukuka aykırı değildir ve aynı zamanda kamu görevlilerinin statüsünü, kanuni güvencelerini ve haklarını açıkça yok sayan bir zihniyetin tezahürüdür. Üstelik, Sayın Ali Kuyumcu’nun, memurların Sosyal Denge Tazminatı (SDS) haklarını “performansa dayalı” bir sisteme bağlama yönündeki dayatmaları, tamamen hukuk dışı bir uygulamamadır, 375 sayılı KHK’nin ilgili ek 15. Maddesinde bahse konu tazminatın ödenmesinde böyle bir şart yada ödenme yöntemi bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu yaklaşım tarzı kanunların amir hükümlerine aykırıdır ve gerçek dışı gerekçelere dayanmaktadır. Kurum avukatını dahi kazanılan veya kaybedilen dava sonuçlarına göre SDS verilmesiyle ilişkilendirmek istemesi, işin ciddiyetinden uzak, gerçeklikten kopuk bir anlayışı ortaya koymaktadır” dedi.

Genel Başkan Yavuz Toktaş, “Son olarak, Sayın Kuyumcu’nun Hollanda merkezli bir firmayla anlaşarak, bu firmanın gelip memurların birebir görüşmeler yoluyla performanslarını ölçeceği yönündeki açıklamaları ise, üniter ve bağımsız bir devlet anlayışıyla bağdaşmadığı gibi devlet memurlarının denetimine yönelik çok açık düzenlemelere de aykırıdır. Zira üniter ve bağımsız bir devletin memurları başka devletlerin ajanlarına, elemanlarına denetletilemez. Devlet memurları genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinin ifasına asli ve sürekli olarak katılan ve belli bir kadroya bağlı olarak görev yapan personellerdir. Memur ile onu istihdam eden devlet arasındaki ilişki bir iş aktine bağlı olarak kurulan bir ilişki olmayıp, kanunla kurulan bir statü ilişkisi niteliği taşımaktadır. Buna göre bir devletin memuru, devleti adına yürütülen kamu hizmeti niteliğindeki görevi ifa eden bir kişidir ve onun denetimi esasında devletin onun yürüttüğü hizmet açısından denetimi niteliği taşır. Bu nedenle bağımsız bir devlette bunların denetimi yine bizzat devletin kurduğu denetim mekanizmaları aracılığıyla olur. Başka bir devletten veya özel bir şirketten bu yönde bir denetim talebi yapılması doğrudan devletin bağımsızlığına gölge düşürülmesi anlamını gelir. Tüm bu nedenlerle böyle bir yaklaşım tarzının ancak üstün bir hayal kabiliyetinin sonucu olabileceğini açıkça ifade ediyoruz. Sayın Ali Kuyumcu’ya buradan açıkça soruyoruz. Nisan 2025’ten bu yana 5 ay geçmiştir. Memurlarımız bu süre boyunca ekonomik olarak büyük kayıplar yaşamış, hayat standartları gerilemiştir. Bahsi geçen firma 7 ay sonra mi performans ölçümü yapacak, çalışanlar bu sürede neyle geçinecektir? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletinde var olan bu kadar mevzuat devlet memurlarının denetimine yeterli düzenlemeleri getirmemiş midir? Yoksa siz ve sizin gibi yöneticiler memurlarını denetmekte yetersiz mi kalmaktasınız? Biz bu yaklaşım tarzından bunu çıkarmakta haksız mıyız? Bu tutarsızlıklar yalnızca zaman kazanma çabası değil, aynı zamanda memurların anayasal ve toplu sözleşme kaynaklı haklarının kasten engellenmesi anlamında kanunun etrafını dolanma çabalarının açık bir göstergesidir ve sendikal hakların engellenmesi suçunun perdelenmeye çalışılması anlamına gelmektedir. Bağımsız Yerel Hak-Sen olarak, kamu emekçilerinin haklarını çiğnetmemekte kararlıyız. Her türlü hukuki, demokratik ve meşru mücadele hakkımızı sonuna kadar kullanacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz. Bir Kamu Kurumunun yönetimi ciddiyet, bilgi birikimi ve deneyim ister. Kişisel tercih ve keyfiyetle değil, hukukla ve liyakatle yönetilmelidir. Bir belediye başkan yardımcısının kişisel tavırları yüzünden yüzlerce kamu görevlisinin aylardır mağdur edilmesi, idarenin görevini kötüye kullanmasıdır” dedi.

Toptaş, “Yunusemre Belediye Başkanlığı makamından defalarca randevu talep etmemize rağmen bir kez bile kabul edilmedik. Ancak aynı Belediye Başkanı Sayın Semih Balaban, kendilerine yakınlığıyla bilinen siyasi bir sendikanın temsilcileriyle poz verip görüşmeler yapmakta, medyada paylaşımlar yapmaktadır. Bu açık bir sendikal ayrımcılıktır. Bu, Anayasaya aykırıdır. Bu, 4688 sayılı Kanun’un açıkça ihlalidir. Tarafsızlık ilkesini çiğneyen bir belediye yönetimi, artık kamu adına değil; kendi siyasi tercihleri adına hareket ediyor demektir. Unutulmamalıdır ki kamu kurumlarında kişisel yakınlık değil, eşitlik ve liyakat esas alınmalıdır. Bu bir hak gasbıdır. Bu bir suçtur. Sosyal Denge Tazminatı, çalışanlara lütuf değil; hiçbir ayrımcılığa konu edilemeyecek yasal bir haktır. Bir sendikaya yakın olduğunuzda bu hakkı alabiliyor, diğerine yakın olduğunuzda görmezden geliniyorsanız orada ne hukuk kalır ne vicdan! Bu sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi değil de nedir? Belediye Başkanı ve Yardımcısının tutumları nedeniyle Yunusemre Belediyesi’nde görev yapan memurlar aylardır ekonomik ve psikolojik mağduriyet yaşamaktadır. Bu durum sadece çalışanların değil, kurumun saygınlığının da zedelenmesine neden olmaktadır. Bağımsız Yerel Hak-Sen olarak çağrımızdır: Burası bir Devlet Kurumudur, kimsenin kişisel mülkü değildir! Devlet Memurları işçi statüsünde görülmekten vazgeçilmeli, anayasal ve yasal hak ve statüleri korunmalıdır. Sözleşme metinlerine hukuka aykırı maddeler eklemekten vazgeçilmelidir. Sayın Belediye Başkanı ve Yardımcısını, bu ayrımcı, dışlayıcı ve sendika düşmanı tutumdan derhal vazgeçmeye ve hukuka dönmeye, kazanılmış haklara saygılı davranmaya çağırıyoruz. Tüm kamu çalışanlarını kapsayacak şekilde, sendikal tercih farkı gözetmeksizin sosyal denge sözleşmesi derhal imzalanmalıdır” dedi.
Toptaş, “Bir uyarımız da var: Yunusemre Belediye Başkanı ve Başkan Yardımcısı bilmelidir ki; Sendikayı karşınıza almak, kamu çalışanlarının tamamını karşınıza almaktır. Unutmayın, sizler bu makamlarda geçicisiniz, memurlar ise kalıcıdır. Bugün verdiğiniz kararlar, yarın o koltuklardan kalktığınızda sizin arkanızdan nasıl anılacağınızı belirleyecektir. Unutulmamalıdır ki: Sulh, adaletin kardeşidir. Biz savaş değil, sözleşme masasında sulh istiyoruz. Sosyal Denge Tazminatı bir lütuf değil, bir haktır. Sendikal tercih ise anayasal güvencedir. Hakkı geciktirmek, adaleti engellemektir” diye konuştu.
